Günümüzde dünya siyasetinde söz sahibi olman¿n yolu, enerjiye sahip olmaktan ya da enerji nakil hatlar¿n¿ kontrol etmekten geçer hale gelmi¿tir. Dünya genelinde enerji ihtiyac¿n¿n sürekli olarak artmas¿, enerji dä¿t¿m¿n¿ kontrol alt¿nda bulundurma ihtiyac¿n¿ ön plana ç¿karmaktad¿r. Bu durum, ülkeler aras¿nda uluslararas¿ boyutta güç mücadelelerine sebep olmakta, enerji kaynaklar¿na sahip olan veya yak¿n¿nda olan co¿rafyalar, bu mücadelelerin harekât alan¿ haline gelmektedir. Enerji kaynaklar¿, ç¿kar¿ld¿¿¿ bölgeleri, tä¿nd¿¿¿ güzergâhlar¿ ve tä¿ma vas¿talar¿n¿ da do¿ru orant¿l¿ olarak etkilemekte ve stratejik önemini artt¿rmaktad¿r. Baz¿ ülkeler enerji bölgelerinde olman¿n avantaj¿n¿ kullan¿rken, baz¿lar¿ tä¿ma yollar¿n¿ ve vas¿talar¿n¿ kontrol etmeye çal¿¿maktad¿rlar. Bu kapsamda yap¿lan mücadelenin en ¿iddetle yäand¿¿¿ Ortado¿u bölgesine, Sovyetler Birli¿inin çökü¿ü sonras¿ Hazar Bölgesi ve Orta Asya da eklenmi¿tir. Bahse konu bölgelere kom¿u olmas¿ sebebiyle de Türkiye¿nin stratejik önemi artm¿¿, enerji terminali olmas¿ hususu ortaya ç¿km¿¿t¿r.